
Günümüzde
çocuklarla çalışan psikologlar, psikiyatristler, öğretmenler ve diğer
profesyonellerin giderek artan oranda karşılaştıkları yeni bir çocuk tipi var.
Çoğu zaman “ zamane işte” diye geçiştirdiğimiz bu çocuklar aslında yüksek bir
bilinç düzeyine ve algısal farkındalığa sahip olan sezgisel ve yaratıcı
çocuklardır. Bu çocuklar indigo ve kristal çocuklar olarak adlandırılır. Bir
yeni çağ terimi olan indigo çocuklar özel bir takım ruhsal ve psikolojik
özellikler taşıyan çocuklar için yapılan bir tanımlamadır. Bu çocuklar
“otorite” ile çatışma halindedir. İndigo sıfatı mora kaçan mavi bir rengin adı
olan indigodan gelmekte olup; çocukların aurasının bu renkte olmasından
kaynaklanır.
İndigo kavramı ilk olarak
1982’de, metafizikçi Nancy Ann Tappe’ nin, “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama”
adlı kitabında ortaya kondu ve çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta
tanımlandı. Nancy Ann Tappe, bilimde sinestezi olarak kabul edilen (birleşik
duyum) bir sendroma sahipti. Nancy, bu hastalığı sayesinde, insanların normalde
göremediği aura olarak isimlendirilen, bedenlerini çevreleyen elektromanyetik
enerji alanların renklerini Kirlian fotoğraf makinesi gibi görmekteydi ve
1970’lerde yeni doğan çocuklarda yeni bir tür aura rengi görmeye başladı. Bu,
onun yaşamı boyunca daha önce hiç görmediği bir renkti. Bu, indigo rengiydi ve
sadece dünyaya yeni gelen bazı çocukları kuşatıyordu. Bu yüzden Nancy onları
“indigo çocuklar” olarak isimlendirdi. Daha sonraki incelemeler bu çocukların
ayrıca olağandışı kişilik tiplerine ve paranormal niteliklere de sahip olduklarını
göstermeye başladı. İndigo çocukları kitlesel bir olgu haline getiren kişiler
ise 1999 yılında “İndigo Çocuklar / Yeni Çocuklar Geldiler” adıyla kaleme
aldıkları kitaplarıyla karı-koca yazar Lee Carroll ve Jan Taber oldu. Bu kitaba
göre de 1980'li yıllardan sonra dünyaya gelen çocukların birçoğu indigo
niteliği taşıyordu. Carroll ve Tober kitabı yazma nedenlerini ise şöyle
açıklıyorlardı: “Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye
başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde
beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı
bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında
konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış
durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı.
Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”
Bu kitapta bu
çocukların ortak özellikleri şöyle sıralanıyordu:
1-Onlar dünyaya bir asalet
duygusuyla gelirler ve çoğunlukla da öyle davranırlar.
2- Burada olmayı hak ettiklerini
hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
3- Kendi değerlerini bilmek onlar
için bir sorun değildir. Onlar, çoğunlukla “kim olduklarını” anne-babalarına
söylerler.
4- Mutlak otorite (bir açıklama
ya da seçim sunmayan otorite) karşısında zorluk yaşarlar.
5-Belli şeyleri kesinlikle
yapmazlar; örneğin, kuyrukta beklemek onlara zor gelir.
6- Ritüel, yönelimli ve
üretkenlik gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşarlar.
7- Herhangi bir sisteme uyum
sağlamazlar ve sistem yıkıcılar gibi görünürler.
8- Kendi türleriyle birlikte
olmadıklarında anti-sosyal görünürler. Eğer çevrelerinde benzer bilinçte olan
başkaları yoksa çoğunlukla, içlerine kapanır ve hiç kimsenin onları anlamadığı
hissine kapanırlar. Okul sosyal olarak onlar için son derece zordur.
9- “Suçluluk duygusu verilerek”
disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir.
10- İhtiyaçlarını bildirmekten
çekinmezler.
İndigo
çocukların beyinlerinin sağ lobu baskın olduğu için doğrusal olmayan bütüncül
bir düşünce tarzına sahiptirler. Bilginin anlamını ve önemini hızlıca
kavrarlar. Bu düşünme tarzı görünenin ötesini düşünebilen ve yaratıcı olmayan
kurallar ve düzenlemelerden rahatsız olan bir çocuk tipi yaratır. İndigolar
kendi içlerinde çok farklılıklara sahip olmalarına rağmen bu özel çocukları
ayırt ettiren bazı benzer özellikleri vardır:
·
Kararlıdırlar, otoriter figürlere/ebeveynlere
uymak yerine kendi gerçekliklerini tercih ederler.
·
Kendi gençlik deneyimlerinin ötesinde bir
bilgelik ve farkındalık düzeyine sahiptirler
·
Duygusal olarak çok tepkisel olabilirler ve
dengelerini koruyamazlarsa anksiyete, depresyon ve duygu durumu değişiklikleri
geliştirebilirler
·
Yaratıcı sağ lob baskın olduğundan geleneksel
beyin sol lobu okul sisteminde öğrenme zorlukları çekebilirler
·
Sıklıkla “dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” tanısı alabilirler. Odaklanma zorluğu
olduğu düşünülen bu durumun nedeni beyinlerinin bilgiyi hızlıca işlemesi ve
odaklanmak için hareket etme gereksinimi duymalarıdır
·
Çok sezgiseldirler ve açıklayamadıkları şeyleri
görebilir, işitebilir ve bilebilirler
·
Yüksek oranda çevresel duyarlılığa sahiptirler
·
Gereksinimleri karşılanmadığı zaman doğaları
öyle olmamasına rağmen bencil ve talepkar olabilirler
·
Olağanüstü yeteneklere ve potansiyele
sahiptirler. Fakat uygun şekilde eğitilmez ve kabul edilmezlerse bu
özelliklerini devre dışı bırakırlar
İndigolar,
savaşçı bir ruha sahiptirler. Onların ortak amacı insanlığa artık hizmet
etmeyen eski yaklaşımları ortadan kaldırmaktır. Onlar, dürüstlükten yoksun
yönetim, eğitim ve yasal sistemleri ortadan kaldırmak üzere bulunmaktadırlar.
Bunları başarabilmek için kızgın bir mizaca ve ateşli bir kararlılığa
ihtiyaçları vardır.
İndigolar,
okudukları sınıflarda çevrelerine bakıp yalnız olduklarını düşünürler ve birçok
bakımdan da öyledirler. Beyinleri sanki daha hızlı çalışır ve diğer çocuklarla
birlikte aynı sınıfta olmak sonsuz bir sabır gerektirir. Çoğunlukla
öğretmenlerinin o kadar ilerisindedirler ki söylenenleri kavrayabilmek için
kendi titreşimlerini yavaşlatmak zorunda kalırlar. Bu onlar için zordur ve bu
yüzden birçoğu öğretmen konuşurken gözlerini boşluğa dikip bakar.
İnsanların
değişime direnmeleri doğal bir şeydir. Ancak, indigolar değişime eğilimli
olarak gelmişlerdir. Dolayısıyla ilk başta sorunlu çocuklar ya da baş belaları
olarak görülebilirler. İndigolar, hoşgörüsüzlüğü, adaletsizliği, savaş ve
çatışmaları, yalanı, tüm üstünlük mücadelelerini ve ayırımları reddetmektedir.
Hatta kendilerinin özel olarak etiketlenmelerine de inanmamakta, ayrılmalarına
karşı çıkmaktadırlar. Çünkü onlar, tüm gezegen üstünde, tüm insanlık için en
yüksek standartları istemekte, bunu yaratmak için de niyetlerini ortaya
koymaktadırlar.
İndigolar buraya
bir misyonla gelip şöyle diyorlar: “Biz bu gezegenin şu ya da bu yolla
değişimine yardım edeceğiz. Biz bunu dünyaya gelip, bir sevgi örneği
oluşturarak yapacağız. Siz bize nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz ve bunu
öğrenirken, birbirinize de sevgiyle davranmayı öğreneceksiniz.”
İndigo çocuklar
sıklıkla duygularını kontrol edememe nedeniyle psikologlara getirilirler. Bazıları
anksiyete sorunları ile gelirken, bazıları da obsessif kompulzif (saplantılı)
davranış geliştirebilirler. Bir kısmında ise panik atak ortaya çıkabilir. Bir kısmı
önemli oranda depresiftir ve daha fazla yaşamak istemediklerinden bahseder,
hatta kendine zarar verebilir. Bazıları ise mantıklı bir nedeni olmayan ve anne-babayı
ürküten öfke ve hiddet nöbetleri geçirebilir. Bir grup çocuk da çok parlak
olmalarına rağmen geleneksel yollarla öğrenme zorluğu nedeniyle psikologlara
başvurur. Bu çocukların sıklıkla özsaygısı düşüktür ve okul çalışmalarını
yapmada isteksizdirler.
Birçok insan bu
farklı duygusal ve öğrenme ile ilgili sorunları bu yeni tip çocuklarla
bağdaştıramaz. İndigo çocukların beyninin sağ lobu baskın olduğundan; baskı
altında kaldıklarında kendini tutarlı ve mantıklı düşünce açılımına kapatan bir
beyin örgütsel yapısı geliştirirler ve duygusal tepkileri artar. Çocuğa bağlı
olmak üzere öfke, keder veya korku ve anksiyete şeklinde açığa çıkabilir. Baskı
altında iken tam anlamıyla beyin kapasitesinin yarısıyla düşünen bir çocuk için
beynin dil ve iletişim lobu olan sol loba yeterince erişim sağlanamaz ve
öğrenme iyiden iyiye baskılanır. Beynin sol lobu ayrıca beynin yönetici kontrol merkezi olup; çocuğun
uyarıları kontrol etmesine ve odağını korumasına yardım eder. İndigo çocukların
“dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” tanısı
almaları ve Ritalin ve diğer ilaçlarla tedavi edilmeleri ilginçtir. Bu çocukların
belirtileri örten ilaçlarla tedavisi yerine, baskı altındaki beynin etkisiz örgütsel
yapısından çıkmasını sağlayacak beynin yeniden yapılandırılmasına (beyin
jimnastiği) yönelik çalışmalara gereksinim vardır. Bununla birlikte duygusal
veya öğrenme ile ilgili sorunları olan ya da dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan her çocuk indigo çocuk değildir.
İndigolar, davranışları,
duruşları, tepkileri ve duygularıyla sıradan çocuklardan farklı olduklarından, bu
durum; ister istemez onlara karşı farklı muameleyi gerektiriyor. Eğer anne-
baba onları çözümleyip bir indigo olduğunu anlayabilir ve doğru davranabilirse
sorunsuz; hatta mükemmel bir çocuklarının olduğunu düşünmemek elde değildir.
Fakat, onu anlayamaz ya da gerekli değişimi yapamazlarsa sonu doktorda biten ve
muhtemelen hiperaktif teşhisi konulacak bir çocuğa sahipler demektir. Bundan
dolayı indigolara karşı anne- babanın duruşu çok önemlidir.
İndigolar, neyin kabul edilemez
olduğuna dair sınırların açıkça çizildiği ama bu sınırlar içinde araştırıp
keşfetmenin teşvik edildiği bir ortamda daha başarılı olurlar. Bu, anne-babaların,
öğretmenlerin ve bakıcıların kesin sınırlar oluşturabilmeleri ve o sınırları
korumaları, ama aynı zamanda bu sınırları çocuğun duygusal/zihinsel gelişimi
için gerektiği yerde değiştirecek kadar esnek olmaları gerektiği anlamına gelir
ve indigolar hızlı gelişirler.
Nancy Ann Tappe İndigo Çocukları
yetiştirirken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar olduğunu belirtmekte
ve önerilerde bulunmaktadır:
• Sınırlar koyarken yaratıcı
olun. Çocuğun gücünün sınırları zorlamasına izin verin, sınırların çocuğun
gücünü zorlamasına değil.
• Bu çocuklara, yetişkin
sorumlulukları vermeden, yetişkinlermiş ya da yaşıtlarınızmış gibi davranın.
Onları büyüklük taslamadan ve küçümsemeden dinleyin, saygı gösterin.
• Eğer onları sevdiğinizi söyler,
ama saygısızca davranırsanız, onlar size güvenmeyeceklerdir. Eğer onlara
sevecen biçimde davranmazsanız, kendilerini sevdiğinize inanmayacaklardır.
• İndigo çocuklarla ilişki ve
etkileşime girmek hem bir görev hem de bir ayrıcalıktır. İndigo çocukların
birbirleriyle ilişki ve etkileşimlerini gözlemlemek için zaman ayırın; bundan
öğrenilecek çok şey vardır.
Cezalandırma bu çocuklarda işe
yarayan bir yöntem değildir. Cezalandırma korkuyu getirir, yargılamayı
gerektirir, kızgın niyetler yaratır ve daha fazla çatışmayı davet eder.
Disiplin, çocuklara mantıklı ve gerçekçi sonuçlar sağlayarak rehberlik eder.
Onlara neyi yanlış yaptıklarını gösterir, sorunu sahiplenmelerini sağlar,
yarattıkları sorunu çözmenin yollarını sunar ve bu arada onurlarını kırmaz.
İndigoların çoğu emirlere iyi
karşılık vermez. Sadece sözünü dinleten sert bir disiplinci olmaktansa, sevecen
ve güvenilir bir sırdaş ve danışman olmak daha iyidir.
Cezasız sevecen bir disiplinin
kuralları şunlardır:
• Çocuğu her zaman bilgilendirin
ve işin içine katın.
• Basit açıklamalarla potansiyel
yanlış anlamayı önleyin.
• Çocuğunuza tepkisel
davranmayın.
• Emirler vermekten kaçının.
• Sözünüzü tutun.
• Bir durumu ortaya çıktığı anda
çözüme kavuşturun.
• Çocuğunuza vurmayın ve kaba
sözler söylemeyin.
• Sevginizi açıkça gösterin.
• Eğer ona bir ceza verecekseniz,
bunu çocuğun boş olduğu bir zamanda yapın.
• Cezayı uyguladıktan sonra,
sorunu çözmek için enine boyuna konuşun.
• Daha sonra mutlaka bir araya
gelin ve her şeyin yoluna girip girmediğini anlamaya çalışın
Günümüzde bu çocuklar
mağaralarından çıkmıştır ve yaratılış misyonlarını gerçekleştirme
yolundadırlar.
“Gerçek Müslüman Ashab-ı Kehf
gibi yaşar” Hz. Muhammed (asm)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder