16 Ağustos 2015 Pazar

İNDİGO MAĞARA ÇOCUKLARI


“Sıkıntının nirvanasındayım…”  Bu sözler hipertansiyon nedeniyle gelen 15 yaşındaki bir hastamın sözleri. Annesi ile sürekli bir didişme halinde olan bu genç hastam tansiyon yüksekliğini aşırı baskı altında olmasına bağlıyordu…


Günümüzde çocuklarla çalışan psikologlar, psikiyatristler, öğretmenler ve diğer profesyonellerin giderek artan oranda karşılaştıkları yeni bir çocuk tipi var. Çoğu zaman “ zamane işte” diye geçiştirdiğimiz bu çocuklar aslında yüksek bir bilinç düzeyine ve algısal farkındalığa sahip olan sezgisel ve yaratıcı çocuklardır. Bu çocuklar indigo ve kristal çocuklar olarak adlandırılır. Bir yeni çağ terimi olan indigo çocuklar özel bir takım ruhsal ve psikolojik özellikler taşıyan çocuklar için yapılan bir tanımlamadır. Bu çocuklar “otorite” ile çatışma halindedir. İndigo sıfatı mora kaçan mavi bir rengin adı olan indigodan gelmekte olup; çocukların aurasının bu renkte olmasından kaynaklanır.

1970 li yılların sonlarında doğmaya başladıkları ileri sürülen bu çocuklar muhtemelen az sayıda olarak her dönemde vardı. Nitekim tam bir 9’ lar kriptosu olduğu düşünülen Kuran-ı Kerim’in indiriliş sırasına göre 69., diziliş sırasına göre 18. Suresi olan Kehf (Mağara) suresinin 9-27. Ayetleri müşrik toplumun baskısı altında kaldıkları için mağaraya gizlenmek zorunda kalan bir grup tevhid ehli gençten bahseder ki bu gençlere Ashab-ı Kehf (Mağara ehli) adı verilmiştir. Kehf 19. da bu gençlerin sorgulama yapmaları için diriltildikleri ve şehir yaşamına döndürüldükleri bildirilir. Ashab-ı Kehf tekamülün son basamağındaki 9’ların hikayesi olarak kabul edilir.
İndigo kavramı ilk olarak 1982’de, metafizikçi Nancy Ann Tappe’ nin, “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” adlı kitabında ortaya kondu ve çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Nancy Ann Tappe, bilimde sinestezi olarak kabul edilen (birleşik duyum) bir sendroma sahipti. Nancy, bu hastalığı sayesinde, insanların normalde göremediği aura olarak isimlendirilen, bedenlerini çevreleyen elektromanyetik enerji alanların renklerini Kirlian fotoğraf makinesi gibi görmekteydi ve 1970’lerde yeni doğan çocuklarda yeni bir tür aura rengi görmeye başladı. Bu, onun yaşamı boyunca daha önce hiç görmediği bir renkti. Bu, indigo rengiydi ve sadece dünyaya yeni gelen bazı çocukları kuşatıyordu. Bu yüzden Nancy onları “indigo çocuklar” olarak isimlendirdi. Daha sonraki incelemeler bu çocukların ayrıca olağandışı kişilik tiplerine ve paranormal niteliklere de sahip olduklarını göstermeye başladı. İndigo çocukları kitlesel bir olgu haline getiren kişiler ise 1999 yılında “İndigo Çocuklar / Yeni Çocuklar Geldiler” adıyla kaleme aldıkları kitaplarıyla karı-koca yazar Lee Carroll ve Jan Taber oldu. Bu kitaba göre de 1980'li yıllardan sonra dünyaya gelen çocukların birçoğu indigo niteliği taşıyordu. Carroll ve Tober kitabı yazma nedenlerini ise şöyle açıklıyorlardı: “Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı. Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”
Bu kitapta bu çocukların ortak özellikleri şöyle sıralanıyordu:
1-Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelirler ve çoğunlukla da öyle davranırlar.
2- Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
3- Kendi değerlerini bilmek onlar için bir sorun değildir. Onlar, çoğunlukla “kim olduklarını” anne-babalarına söylerler.
4- Mutlak otorite (bir açıklama ya da seçim sunmayan otorite) karşısında zorluk yaşarlar.
5-Belli şeyleri kesinlikle yapmazlar; örneğin, kuyrukta beklemek onlara zor gelir.
6- Ritüel, yönelimli ve üretkenlik gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşarlar.
7- Herhangi bir sisteme uyum sağlamazlar ve sistem yıkıcılar gibi görünürler.
8- Kendi türleriyle birlikte olmadıklarında anti-sosyal görünürler. Eğer çevrelerinde benzer bilinçte olan başkaları yoksa çoğunlukla, içlerine kapanır ve hiç kimsenin onları anlamadığı hissine kapanırlar. Okul sosyal olarak onlar için son derece zordur.
9- “Suçluluk duygusu verilerek” disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir.
10- İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.
İndigo çocukların beyinlerinin sağ lobu baskın olduğu için doğrusal olmayan bütüncül bir düşünce tarzına sahiptirler. Bilginin anlamını ve önemini hızlıca kavrarlar. Bu düşünme tarzı görünenin ötesini düşünebilen ve yaratıcı olmayan kurallar ve düzenlemelerden rahatsız olan bir çocuk tipi yaratır. İndigolar kendi içlerinde çok farklılıklara sahip olmalarına rağmen bu özel çocukları ayırt ettiren bazı benzer özellikleri vardır:
·         Kararlıdırlar, otoriter figürlere/ebeveynlere uymak yerine kendi gerçekliklerini tercih ederler.
·         Kendi gençlik deneyimlerinin ötesinde bir bilgelik ve farkındalık düzeyine sahiptirler
·         Duygusal olarak çok tepkisel olabilirler ve dengelerini koruyamazlarsa anksiyete, depresyon ve duygu durumu değişiklikleri geliştirebilirler
·         Yaratıcı sağ lob baskın olduğundan geleneksel beyin sol lobu okul sisteminde öğrenme zorlukları çekebilirler
·         Sıklıkla “dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” tanısı alabilirler. Odaklanma zorluğu olduğu düşünülen bu durumun nedeni beyinlerinin bilgiyi hızlıca işlemesi ve odaklanmak için hareket etme gereksinimi duymalarıdır
·         Çok sezgiseldirler ve açıklayamadıkları şeyleri görebilir, işitebilir ve bilebilirler
·         Yüksek oranda çevresel duyarlılığa sahiptirler
·         Gereksinimleri karşılanmadığı zaman doğaları öyle olmamasına rağmen bencil ve talepkar olabilirler
·         Olağanüstü yeteneklere ve potansiyele sahiptirler. Fakat uygun şekilde eğitilmez ve kabul edilmezlerse bu özelliklerini devre dışı bırakırlar
İndigolar, savaşçı bir ruha sahiptirler. Onların ortak amacı insanlığa artık hizmet etmeyen eski yaklaşımları ortadan kaldırmaktır. Onlar, dürüstlükten yoksun yönetim, eğitim ve yasal sistemleri ortadan kaldırmak üzere bulunmaktadırlar. Bunları başarabilmek için kızgın bir mizaca ve ateşli bir kararlılığa ihtiyaçları vardır.
İndigolar, okudukları sınıflarda çevrelerine bakıp yalnız olduklarını düşünürler ve birçok bakımdan da öyledirler. Beyinleri sanki daha hızlı çalışır ve diğer çocuklarla birlikte aynı sınıfta olmak sonsuz bir sabır gerektirir. Çoğunlukla öğretmenlerinin o kadar ilerisindedirler ki söylenenleri kavrayabilmek için kendi titreşimlerini yavaşlatmak zorunda kalırlar. Bu onlar için zordur ve bu yüzden birçoğu öğretmen konuşurken gözlerini boşluğa dikip bakar.
İnsanların değişime direnmeleri doğal bir şeydir. Ancak, indigolar değişime eğilimli olarak gelmişlerdir. Dolayısıyla ilk başta sorunlu çocuklar ya da baş belaları olarak görülebilirler. İndigolar, hoşgörüsüzlüğü, adaletsizliği, savaş ve çatışmaları, yalanı, tüm üstünlük mücadelelerini ve ayırımları reddetmektedir. Hatta kendilerinin özel olarak etiketlenmelerine de inanmamakta, ayrılmalarına karşı çıkmaktadırlar. Çünkü onlar, tüm gezegen üstünde, tüm insanlık için en yüksek standartları istemekte, bunu yaratmak için de niyetlerini ortaya koymaktadırlar.
İndigolar buraya bir misyonla gelip şöyle diyorlar: “Biz bu gezegenin şu ya da bu yolla değişimine yardım edeceğiz. Biz bunu dünyaya gelip, bir sevgi örneği oluşturarak yapacağız. Siz bize nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz ve bunu öğrenirken, birbirinize de sevgiyle davranmayı öğreneceksiniz.”
İndigo çocuklar sıklıkla duygularını kontrol edememe nedeniyle psikologlara getirilirler. Bazıları anksiyete sorunları ile gelirken, bazıları da obsessif kompulzif (saplantılı) davranış geliştirebilirler. Bir kısmında ise panik atak ortaya çıkabilir. Bir kısmı önemli oranda depresiftir ve daha fazla yaşamak istemediklerinden bahseder, hatta kendine zarar verebilir. Bazıları ise mantıklı bir nedeni olmayan ve anne-babayı ürküten öfke ve hiddet nöbetleri geçirebilir. Bir grup çocuk da çok parlak olmalarına rağmen geleneksel yollarla öğrenme zorluğu nedeniyle psikologlara başvurur. Bu çocukların sıklıkla özsaygısı düşüktür ve okul çalışmalarını yapmada isteksizdirler.
Birçok insan bu farklı duygusal ve öğrenme ile ilgili sorunları bu yeni tip çocuklarla bağdaştıramaz. İndigo çocukların beyninin sağ lobu baskın olduğundan; baskı altında kaldıklarında kendini tutarlı ve mantıklı düşünce açılımına kapatan bir beyin örgütsel yapısı geliştirirler ve duygusal tepkileri artar. Çocuğa bağlı olmak üzere öfke, keder veya korku ve anksiyete şeklinde açığa çıkabilir. Baskı altında iken tam anlamıyla beyin kapasitesinin yarısıyla düşünen bir çocuk için beynin dil ve iletişim lobu olan sol loba yeterince erişim sağlanamaz ve öğrenme iyiden iyiye baskılanır. Beynin sol lobu ayrıca  beynin yönetici kontrol merkezi olup; çocuğun uyarıları kontrol etmesine ve odağını korumasına yardım eder. İndigo çocukların “dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” tanısı almaları ve Ritalin ve diğer ilaçlarla tedavi edilmeleri ilginçtir. Bu çocukların belirtileri örten ilaçlarla tedavisi yerine, baskı altındaki beynin etkisiz örgütsel yapısından çıkmasını sağlayacak beynin yeniden yapılandırılmasına (beyin jimnastiği) yönelik çalışmalara gereksinim vardır. Bununla birlikte duygusal veya öğrenme ile ilgili sorunları olan ya da dikkat eksikliği bozukluğu/dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan her çocuk indigo çocuk değildir.
İndigolar, davranışları, duruşları, tepkileri ve duygularıyla sıradan çocuklardan farklı olduklarından, bu durum; ister istemez onlara karşı farklı muameleyi gerektiriyor. Eğer anne- baba onları çözümleyip bir indigo olduğunu anlayabilir ve doğru davranabilirse sorunsuz; hatta mükemmel bir çocuklarının olduğunu düşünmemek elde değildir. Fakat, onu anlayamaz ya da gerekli değişimi yapamazlarsa sonu doktorda biten ve muhtemelen hiperaktif teşhisi konulacak bir çocuğa sahipler demektir. Bundan dolayı indigolara karşı anne- babanın duruşu çok önemlidir.
İndigolar, neyin kabul edilemez olduğuna dair sınırların açıkça çizildiği ama bu sınırlar içinde araştırıp keşfetmenin teşvik edildiği bir ortamda daha başarılı olurlar. Bu, anne-babaların, öğretmenlerin ve bakıcıların kesin sınırlar oluşturabilmeleri ve o sınırları korumaları, ama aynı zamanda bu sınırları çocuğun duygusal/zihinsel gelişimi için gerektiği yerde değiştirecek kadar esnek olmaları gerektiği anlamına gelir ve indigolar hızlı gelişirler.
Nancy Ann Tappe İndigo Çocukları yetiştirirken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar olduğunu belirtmekte ve önerilerde bulunmaktadır:
• Sınırlar koyarken yaratıcı olun. Çocuğun gücünün sınırları zorlamasına izin verin, sınırların çocuğun gücünü zorlamasına değil.
• Bu çocuklara, yetişkin sorumlulukları vermeden, yetişkinlermiş ya da yaşıtlarınızmış gibi davranın. Onları büyüklük taslamadan ve küçümsemeden dinleyin, saygı gösterin.
• Eğer onları sevdiğinizi söyler, ama saygısızca davranırsanız, onlar size güvenmeyeceklerdir. Eğer onlara sevecen biçimde davranmazsanız, kendilerini sevdiğinize inanmayacaklardır.
• İndigo çocuklarla ilişki ve etkileşime girmek hem bir görev hem de bir ayrıcalıktır. İndigo çocukların birbirleriyle ilişki ve etkileşimlerini gözlemlemek için zaman ayırın; bundan öğrenilecek çok şey vardır.
Cezalandırma bu çocuklarda işe yarayan bir yöntem değildir. Cezalandırma korkuyu getirir, yargılamayı gerektirir, kızgın niyetler yaratır ve daha fazla çatışmayı davet eder. Disiplin, çocuklara mantıklı ve gerçekçi sonuçlar sağlayarak rehberlik eder. Onlara neyi yanlış yaptıklarını gösterir, sorunu sahiplenmelerini sağlar, yarattıkları sorunu çözmenin yollarını sunar ve bu arada onurlarını kırmaz.
İndigoların çoğu emirlere iyi karşılık vermez. Sadece sözünü dinleten sert bir disiplinci olmaktansa, sevecen ve güvenilir bir sırdaş ve danışman olmak daha iyidir.
Cezasız sevecen bir disiplinin kuralları şunlardır:
• Çocuğu her zaman bilgilendirin ve işin içine katın.
• Basit açıklamalarla potansiyel yanlış anlamayı önleyin.
• Çocuğunuza tepkisel davranmayın.
• Emirler vermekten kaçının.
• Sözünüzü tutun.
• Bir durumu ortaya çıktığı anda çözüme kavuşturun.
• Çocuğunuza vurmayın ve kaba sözler söylemeyin.
• Sevginizi açıkça gösterin.
• Eğer ona bir ceza verecekseniz, bunu çocuğun boş olduğu bir zamanda yapın.
• Cezayı uyguladıktan sonra, sorunu çözmek için enine boyuna konuşun.
• Daha sonra mutlaka bir araya gelin ve her şeyin yoluna girip girmediğini anlamaya çalışın

Günümüzde bu çocuklar mağaralarından çıkmıştır ve yaratılış misyonlarını gerçekleştirme yolundadırlar.

“Gerçek Müslüman Ashab-ı Kehf gibi yaşar” Hz. Muhammed (asm)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder